Ergenliğim Sezen Aksu şarkılarında savrulmakla geçti. Tabi o zaman Sezen Aksu şarklılarının tetiklenmiş şemalarımı nasıl okşayıp pekiştirdiğini bilmiyordum. Çok şey değişti, ama müzik dinleme zevkim değişmedi. Şu an kulağımda yine Sezen'den bir şarkı, ben yeni bebeğimiz ‘İyi Hissetmek' dergisinin ilk yazısını sizler için yazıyorum.
Ne diyor Sezen Aksu; “Beni yak kendini yak, her şeyi yak. Bir kıvılcım yeter, ben hazırım bak. İster öp okşa, istersen öldür. Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk. Allah'ım, acı ile, aşk ile büyüyorum.”
Şema acıtır. Çünkü şema, çocukluk yaşantısında gelişen, zihnin derinliklerine yerleşen ‘uyumsuz inanç'lar demektir. Uyumsuz inançlar yetişkin yaşantısında tetiklendiğinde kişiyi sıkıntılı bir örüntüye sokar, ruh acır. Şema kuramı, çocukluk, aşk arasındaki ilişki ile devam edersek, şema kuramı aşk için ne söyler? “Aşk, çocukluk döneminizde almadığınız duygusal ihtiyaçların toplamıdır.” O zaman aşkla, acıyla büyümek ne kadar mümkün? Buradaki büyümeyi yaş almak olarak kabul ediyorsak; eyvallah. Ama ruhsal olgunlaşma, yani yetişkin yan (sağduyu) ile hayat karşısında durmak anlamında kullanıyorsak işte orası biraz zor; şema tetiklenmesi var ise bilin ki ortamda çocuk yanlarınız cirit atıyordur. Aşkta en ön planda olan durmadan cirit atan çocuk yan hangisidir? ‘İncinmiş çocuk yanımız.' Bu incinmiş çocuğu yöneten arka plandaki aşka dair şemalar nelerdir?
Geçen yıl ulusal psikiyatri kongresinde, ‘Aşkın Şemaları' konulu sunumumu hazırlarken yukarıdaki soruya çok kafa yormuş, şemaların hepsini aşkla ilişkilendirdiğim bir anlatım yapmıştım. Hiçbir şemadan vazgeçememiştim. Aynı aşk gibi. O zaman aşk vazgeçilmez olana ulaşma arzusu olabilir mi? Ulaşmaya çalışırken duyduğun özlem ile uzaklaştığında kaybetme ihtimalinin yaşattığı endişeli çaresizlik halleri olabilir mi? Ey aşk! Sen en çok hangi şemaya yakışırsın? Ya da ey aşk seni en çok hangi şema tetiklendiğinde ruhta yaşatır? Benim cevabım terk edilme ve duygusal yoksunluk şemalarının el ele vermesidir. Duygusal yoksunluk şeması yalnızlaştırma yönünde örüntü tuzakları kurarken terk edilme şeması ayrılığın tohumlarını yollara döker. Sonuç özlemle, tutkuyla, şehvetle, acıyla, elin, ayağın titrerken, kalbi gümbür gümbür atarken aşk nesnesine tutunma arzusuna çıkar.
Tutunma arzusuyla en çok birine bağımlı olduğumuz dönem sıfır altı yaş aralığıdır. Duygu sistemi de etkin bir şekilde bu dönem aralığında gelişir. Yani? Bu dönemde gelişen şemalar, yetişkinlik yaşantısında ne kadar çok tetiklenirse mantık o kadar devre dışı kalır ve ruh aşk haline girer. Bu yaş aralığında en sık gelişen şemalar hangileridir sorusunun cevabı yine ‘duygusal yoksunluk ve terk edilme' şemalarına çıkar. Bu iki şema en erken gelişen, bir ötekine güvenli bağlanmayı engelleyen şemalardandır ve aşkın olduğu yerde güven değil kaybetme duygusu hakimdir. Aşkın olduğu yerde sevme-sevilme döngüsünde sevgiliye olan özlem ruhu ele geçirmiştir.
Duygusal yoksunluk şeması ilgi, sevgi, şefkat, korunma ihtiyaçlarını almamış/alamamış çocuğun, terk edilme şeması ise bedensel/duygusal olarak terk edilmiş çocuğun şemasıdır. Yetişkinlikte yaşanan aşk ruhun bu yaralarını iyileştirme eylemidir. Bu eylemi (aşkı) beklerken, ararken denk geldiklerimiz bazen ruhumuza şifa olur, ama sıklıkla Sezen Aksu'nun söylediği gibi “Allah'ım! Allah'ım! Ateşlere yürüyorum. Acı ile, aşk ile büyüyorum.” var oluşudur.
Son söz; yine gençlik yıllarımdı, kitaplarını okumaktan çok keyif aldığım Can Dündar ile kısa bir söyleşimiz olmuştu. Bana demişti ki; “Sevgili Şükran, en güzeli aşkı yazarak yaşamak.” Gençliğin verdiği ateşle, terk edilme şemamın varlığını bilmeden “Çok korkakça bir tutum.” diye düşünmüştüm. Ama öğrendim, yaş kemale erip şema terapisti kimliğini alırken öğrendim; en güzeli, ilişkiyi aşkın tadıyla başlatıp, sevginin lezzetiyle harmanlayarak yola devam edebilmek. Kırmadan, kırılmadan yola devam edebilmek, mümkünse. Çünkü; “Gönül kırmak daha çok kendimize haksızlıktır, önce sevdiklerimizi yok eder, sonra da ağlatır bizi küllerinin ardından. Sonra sevgimizin aklı başına gelir geç de olsa, feryat eder görünce neler olduğunu; utanç verici nefret, aşkımız uyurken bastırır bizi. Sevdiğimizi yok ederek doyurur kendisini.”[1]
Sevdiğini yok ederek kendini doyuranlardan değil de, aşk ile şifa bulanlardan iseniz ne ala. Aşk ile acıyan, acıtanlardan iseniz, şemalarınızı öğrenmeyi tavsiye eder, ruhunuzda aradığınız şifayı, doyumu bulmanızı dilerim.
Çağlayan Mah. 2018 Sok. Ayşe Atmaca Apt. No:1 Daire:7 Muratpaşa, ANTALYA
Bu sitede çerezler kullanılmaktadır. Sitede gezinmeye devam ederek çerezlerimizin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Daha Fazla Bilgi