Kişiliğin temelleri ilk beş altı yıl içinde atılır. Kişilik, kalıtımsal niteliklerle çevrenin sürekli etkileşimi sonucu biçimlenir. İnsan yapısının toprağı olarak düşünülürse kişilik de o toprakta yetişen bitkidir.
Çocuğun yetiştirilmesi her şeyden önce temel ruhsal gereksinimlerinin karşılanmasına bağlıdır. Bunlar üç ana başlık altında toplanır:Sevgi, Disiplin ve Özgürlük.
Örneğin süt çocuğu döneminde sevgi eğilimi ön sırayı alır. Bu basamakta özgürlük ve disiplinden söz edilmez. Oysa ileri yaşlarda özgür olma gereksinimi artar, bununla birlikte çocuğu sınırlama gereği ortaya çıkar. Ancak sevgi gereksinimi azalmadan sürer gider. Olsa olsa çağlara göre biçim değiştirir.
Çocuğun kişiliği kendisine örnek aldığı erişkinlerle kurduğu sürekli ilişkilerinden çıkan bir sonuçtur. Yöntemler ve tutumlardan önce örnek alınan erişkinlerin kişilikleri belirler.
Çocuk yetiştirmenin mekanik bir iş olmayıp incelikleri olan bir sanat olduğunu belirtmek istiyorum. Eğitimci Pestallozi çocuk eğitimini çiçek yetiştirmeye benzetmişti: Yetiştirici toprağı kazıp tohumu eker. Filizlenmesi için gerekli koşulları sağlar ve bekler. Yeşeren bitkiyi kötü dış etkilerden korur. Zamanında sular, gübreler, toprağı çapalar, asalak otları ayıklar. Kısacası bitkisine sevgi ve özenle bakar. Ama ne çok dokunup örseler, ne de başıboş bırakıp kurutur. Çocuk yetiştirmek de bir bakıma bu denli sade ama beceri isteyen bir iştir. Her şeyden önce ilgi, özen ve sağduyu işidir.
Çocuk da bitki gibi sevgi ve bakımla büyür. Ancak işin güçlüğü çocuğun duyguları ve tepkileri olan bir canlı varlık oluşundan gelir.
Değişmede en az esneklik gösteren toplumlar en ilkel toplumlardır.
Disiplin; öğretici, düzenli, davranış ve yetkinlik kazandırıcı yetiştirme demektir. Usta çırağını işin kolayından başlayarak eğitir. Öğretimini ondaki gelişme hızına göre ayarlar. Yavaş yavaş sorumluluk verir. Başarısını destekler, yanlışını düzeltir.
Disiplini insanın elini kolunu bağlayan yasaklamalar değil, özgürlüğün en uygun biçimde kullanılmasını sağlayan kurallar bütünü olarak görmek lazım. Özgürlükle bir arada gitmeyen sevgi, nasıl boğucu bir koruyuculuğa dönüşürse, özgürlük payı bırakmayan disiplin de gerçekten sıkı düzen olup çıkar. Çocuk yetiştirmeyi bir bakıma yüzme öğretmeye benzetebiliriz.
Her ailenin çocuk davranışlarıyla ilgili yazılı olmayan bir yasası vardır. Bu yasaya göre davranışları üç kümede toplayabiliriz; ilk kümede hiç beğenilmeyen, hiç bir zaman onaylanmayan ve hep ceza gören davranışlar yer alır. İkinci kümede her zaman beğenilen ve ödüllendirilen davranışlar vardır. Üçüncü kümede ise söz dinlerlik, doğruluk, çalışkanlık gibi belirlenmemiş davranışlar ve özellikler yer alır.
SIKI TUTUM
Kimi evde sert bir bakış yeterlidir. Disiplin bunaltan sıkan dar bir giysi gibi çocuğu sarar.
Çocuklarını döven ana baba itiraflarının ortak yanı şudur; çocuklardan çok kendilerinin etkilendikleri gerçeğidir.
NASIL CEZA VERMELİ
Kesin bir dille ve kararlılık belirten bir ses tonuyla yapılmalıdır. Soğukkkanlı bir tutumla daha iyi sonuç alınır.Aslında çocuklar neyin niçin yapılmaması gerektiğini çok iyi bilirler.
İkinci etkili yöntem suçuna karşılık çocuğu sevdiği bir şeyden yoksun bırakmaktır. Bu tv izlememe yasağı olabilir. Odasına kapama cezası da olabilir, fakat karanlık odaya değil. Günlük kardeş çekişmeleri için çocuğu odaya kapatmak ya da oyundan alıkoymak doğru değildir.
Ceza hem suçu aşmamalı hem de uygulanabilir ve gerçekçi olmalıdır. Terlik giymemek, yemekten önce elini yıkamamak, sofrada eğri oturmak ceza nedeni olmamalıdır.
İnsanoğlu sevme yeteneğini sevile sevile kazanır. Sevmeden önce sevilmeyi öğrenir. Gerçekten sevgi yoksunluğu çeken çocuklar sevgisizlikten yakınmayı bile bilmezler.
Sezmekte en az yanıldıkları şey de gerçek sevgi ve sıcaklıktır.
Çağlayan Mah. 2018 Sok. Ayşe Atmaca Apt. No:1 Daire:7 Muratpaşa, ANTALYA
Bu sitede çerezler kullanılmaktadır. Sitede gezinmeye devam ederek çerezlerimizin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Daha Fazla Bilgi