Kadın kişiliğini ve kadın cinselliğini " iki ayrı " şey olarak görmek üzere şartlandırılıyoruz. Kişilik, insanın bütünüyle ve bütünü temsil eden yüzüyle ilgilidir. İnsanın yüzünde insanın kendisini görürsünüz. Cinsellik ise kadın bedeninin saç,bacak gibi beden detaylarıyla ilgilidir.Cinselliğe konu olan beden detaylarının insanın kendisiyle ilişkisi olması gerekmez. Birini bacağından tanımazsınız.
Biz erkeklere sürekli olarak , kadının kendisinin hiç olmadığı, kadının kimliğinin hiç uğramadığı objeler sunuluyor.Öyle ki, cinselliği aradığımızda yahut bulduğumuzda kadının kendisini ve kimliğini arıyor olmak gibi bir kaygıyı taşımaz şaşılar haline geliyoruz.Cinsellik alabildiğince orta yerde ama kadının kendisi ortalıklarda gözükmüyor. Öyle ki ideal vücut ölçülerini belirleyen standartlar bile üç rakamlık bir kalıpla muhatap oluyor bize. Hangi kadının kimliği rakamlara sığabilir. Kadın güzelliği 90-60-90'ın neresine gizlenebilir.? Gözlerimiz her fırsatta " kişiliksiz cinsellik" fetişlerine maruz kaldıkça , kişiliğine saygı duyduğumuz kadın ile cinselliğine arzu duyduğumuz kadın birbirinden giderek uzaklaşıyor. Sonunda kimliğine muhatap olduğumuz, kişiliği hatırına evlendiğimiz helalimizle cinselliği yaşarken de, cinsel hazları alıştırılageldiğimiz menüden almaya çalışıyoruz.Zira görsel şehvetin ardı sıra uzunca bir süre sürüklenmiş ve hala sürüklenmekte olan biz erkekler, cinsel güzellik objelerini helalin sofrasından uzakta, aşk tabağı içine yerleştirilmeden, romans baharatı katmadan tanıyageldik. Bu yabancılıktan ve acemilikten olsa gerek, kendimize özel ziyafetin tadına varmak yerine, elimizdeki ve evimizdeki saklı hazineyi billboardlarda yağmalanan, meydanlarda ucuzca pazarlanan paketli ve stilize cinsel objelerle kıyaslayarak sonu gelmez bir tatminsizliğe mahkum ediyoruz kendimizi.Hep dışarıdan gözlerimiz dışarıda kalıyor.Kadınımızı nitelikçe çoğaltmak yerine, onun kişiliğinde çoğalmak yerine kadınımızın sayısını çoğaltıyoruz.Cinselliği yitirdiğimiz yerde aramak yerine bulduğumuz yerde yitiriyoruz.
Sonuç olarak hem cinselliği yitiriveriyoruz hem kadını kaybediyoruz. Birini kırınca ikisinden de oluyoruz.
Dr.Senai Demirci
Duyguların kadın-erkeği yoktur. Duyguların paylaşımı ile kişiler birbirlerini daha sağlıklı süreçlerle tanırlar. Paylaşılmaması ise kişileri zihin okuma sürecine götürür. Bu şekilde kurulan iletişim ve birlikteliklerde kişiler birbirlerinin ne istediğini, neyi arzuladıklarını, nelerden hoşlanıp hoşlanmadıklarını paylaşamayacağı için, yarım kalmış hazlar yaşarlar.
Örneğin bedensel, zihinsel ya da ruhsal bitkinlik gibi nedenlerden dolayı isteksiz olan bir erkek bu duyguları partneriyle paylaşamazsa, başarısızlıkla sonuçlanacak cinsel birleşmeler neticesinde kendini her geçen gün daha da kötü hissetmeye başlayabilir. Bu nedenle erkekler de her türlü duyguyu yaşayabilir ve paylaşabilir. Böyle olması doğaldır.
Dr.Cem Keçe
Çağlayan Mah. 2018 Sok. Ayşe Atmaca Apt. No:1 Daire:7 Muratpaşa, ANTALYA
Bu sitede çerezler kullanılmaktadır. Sitede gezinmeye devam ederek çerezlerimizin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Daha Fazla Bilgi